Please enable JavaScript to view the comments powered by Disqus.

6

MAR

2014

NEW YORK, NEW YORK*…

 

Şimdiye kadar hiç bir şehir bu kadar ‘gidilesi’ olmadı . Pek çoğuna göre günümüz modern dünyasının başkenti New York muhtemelen uğruna şarkılar yazılan ,filmlere konu olan hatta zaman zaman filmlerde başroldeki oyuncularından bile daha ‘popüler’ olan tek şehir.   Benim için New York –NY – ise ismim ve soyadımın baş harflerinden oluştuğundan mı yoksa kozmopolit şehir hayatına aşık biri olduğumdan mı nedir yeri hep ayrı oldu. Dünya küçüldükçe daha da büyüyen New York bugün modern dünyanın olmazsa olmazlarını belirleyen resmini çizen bir numaralı metropol. Herkes tarafından takip edilen dizileri, kitapları, moda akımları must see- kesinlikle görmeden ölmemek lazım gelen mekanları ile şu an en ‘trendy’ şehir.   Bazen gözden önce kulak aşık olurmuş. New York’a gitmeden önce durumum böyleydi .Zaten çoğumuz gibi şehri daha önce görmüş gibiydim ancak gidip gördükten sonra New York’u ve neden dünya başkenti denildiğini –iyi ve kötü yönleriyle birlikte anlamış oldum!   Hep iyi romanların başlangıç cümlesi olarak kullanılır ya ben de gerçekten ilk kez oldukça soğuk bir kış günü geldim New York’a. 10 cm üzerinde kar olan şehre uçağımız indiğinde koskoca John F. Kennedy Havaalanı kar temizleme çalışmaları nedeniyle 2 saat kapatılmıştı. Hatırladığım bir tek şey beklemekten sıkılıp söyleneceğimize NY a varmış olmanın heyecanı ile kar temizleme çalışmalarına bile heyecanla ve de sevinçle baktığımı hatırlıyorum.   Şehrin merkezine servislerle vardığımızda ise afro amerikan, tombul ve şirin mi şirin servis şoförümüz çoktan herkesle bin yıldır tanıyormuş gibi muhabbete başlamış hatta esprileri ve tonuna hayran kaldığımız sesiyle bir jazz parçayı çoktan patlatmış şehir hakkında bize detaylı bilgi vermişti bile. İşte New York a geldiğinizde diğer şehirlerden ( özellikle çoğu Avrupa şehirlerinden farklı olarak) insanların sıcaklığı sizi gerçekten şaşırtabilir.   172 farklı dilin konuşulduğu New York ta şehrin tamamına yakını göçmen.

 

Dolayısı ile İngilizce konuşulur diye tahmin ettiğiniz ( haliyle Amerikadasınız çünkü) belli kesimler kalabalığın içinde bir tek İngilizce kelime bile duyamadığınız oluyor. Ağırlıklı bir diğer lisan mi iste en buyuk supriz bu cunku dusunulenin tersine İspanyolca !   Zira New York’un aslında bize çoğunluklarda dizilerde gösterilen yerlerin sadece bir bölümü olan Manhattan’a ait olduğunu hatırlatayım . Amerika kıtasının nüfus bakımından en büyük şehri olan New York aslında 5 bölümden (borough) oluşuyor bunlar bir ada olan Manhattan, Brooklyn, Queens, Bronx ve Staten Adası ( Richmond).   Frank Sinatra’ nın ünlü New York New York şarkısında söylediği gibi (I want to wake up, in a city that never sleeps) ‘Hiç uyumayan bu şehirde’ yüksek binalarda yaşayan ve çalışan metropol insanlarının hayatı güne çok erken saatlerde ellerinde Bagel veya Donuts la ve bizim bütçeleri sarsacak pahallıkta satın alıp oturup içtiğimiz ünlü kahveleri ayak üstü hem koşturup hem de atıştırarak metroya veya işe yetişmeye çalışarak başlıyor. Burada tempo korkunç.. İstanbul daki koşturma yanında hiç kalır .   Şehrin yatay yerleşim planına bakarak sokak ve caddeleri bulmak çok kolay ancak oldukça ucuz olan taksiler ( İstanbuldaki gibi sarı renkte) ve metro ağı ile işiniz çok daha kolaylaşabiliyor) ama hemen belirtmeliyim metrolar başlangıçta ürkütebilir dikkatli olmakta fayda var ,güvenlik neredeyse yok gibi..   Şunu hemen belirtmeliyim. New York a geldiğinizde şehir genel görünüm olarak size kesinlikle Istanbul’u hatırlatıyor. Özellikle köprüleri ile. Buradaki Manhattan başta olmak üzere bölgelerin çoğu birbirlerine köprü ve tünellerle bağlanmış durumda.Ancak kuşkusuz en etkileyici olanı Manhattan ve Brooklyn i birbirine bağlayan ‘Brooklyn Bridge’ .Köprüde arabaların yanısıra bisikletciler ve yayalar icin de ayri yollar bulunuyor. Sabahin erken saatlerinde ve aksam is donuslerinde yürümek isteyen ya da metro kullanmak istemeyen binlerce New York’lu kopruyu yayan geciyor Turistler icin ise özellikle gunbatimi saatlerinde Manhattan manzarasini Brooklyn Köprüsünden izlemek ve görüntülemek, karsi konulmaz bir zevk.   New York’ u New York yapan özellikleri saymakla bitmiyor. Bunların başında elbette şehrin sembolü ‘Özgürlük Aniti ‘ geliyor. Liberty Island da bulunan bu heykele feribotlarla gidiliyor ve feribot seyahati boyunca kemaranızı bir an once elinizden bırakamıyorsunuz. New York u ve Özgürlük heykelini feribottan görüntülemek gibisi yok.   Manhattan’ın ve sanırım dünyanın en ünlü bölgesi Manhattın Midtown da her yer size filmlere götürebilir. Burada bulunan ‘Times Square’ (Times Meydanı) bence Pazarlamanın ( Marketing) in merkezi burada herşey ‘reklam’ devasa ekranlar, her köşe başından çıkıp görebileceğiniz pop sanatçıları veya adayları, Metropolitan Opera House ve elbette efsane Broadway a yakınlığı nedeniyle Times Meydanı kesinlikle yürüyerek görülmesi gereken yerlerden. Buraya günün hersaati gelebilir ve coşkuya katılabilirsiniz. Ayrıca meydana yakın The Grand Central Terminal ( şehrin terminal binası), Chrysler Building ve New York Public Library i de yürürken görebiliyorsunuz..   Ayrıca alışverişin kalbinin attığı ve biz kadınların özellikle Sex & City de ki Carry Bradshow karakterinin sürekli ayakkabı bakmak için gezindiği 5. Cadde ( 5th Avenue) buraya gelmişken ünlü Rockeffeller Center’ı group arka bölümünde buz pateni ( Ice Rınk) yapmayı ve Dünyaca ünlü pek çok TV kanalının ( ABC, HBO, CBC, NBC ) studyolarını görüp sevdiğiniz dizilerle ilgili her türlü hediyeyi bulabileceğiniz dükkanlarınıda kesinlikle görmenizi tavsiye ederim. Ayrıca yine alışveriş için Maddison caddeside alışveriş için iyi bir alternatif olacaktır.   Diğer görülesi bir yerde hem alışveriş hem de bohem tarzın bir numaralı adresi olan Soho (South of Houston Street in kısaltılmış ismi) buradaki dünyaca ünlü modacıların ve markaların butikleri, binalar ve genel mimarinin yanısıra Soho en ünlü restaurantların ve farklı mutfakların olduğu bir yer.Bunlardan en meshurlari Balthazar, Mercer Kirtchen ve Café Habana’dir. Balthazar’da veya Mercer Kitchen da Sharone Stone veya dunyaca unlu cok sayida mankenin ve sanatcinin dolasirken gorulebilecegi Soho, bugün New York’un en ilgi ceken mahallesi gerçekten..   Central Park ise tam anlamıyla şehrin merkezinde ve bir o kadar da şehirden uzak bir alan.İçinde irili ufaklı göller yürüyüş ve bisiklet yolları, buz pateni alanı ile faytoncuların bulunduğu parkta şehirden koparak dinlenme ve spor yapma imkanı bulabiliyorsunuz.   New York’a gelmişken finans dünyasının kalbinin attığı Wall Street ten bahsetmemek olmaz. New York Stock Exchange ın bulunduğu bu caddede özellikle borsa piyasasına ilgisi olan herkes için mekke gibi. Benim ilgimi ise sürekli koşturan şık giyimli kadın ve erkek le rile bütün binaların giriş katında bulunan kocaman fitness salonları çekmişti. Anlaşılan borsacılar o korkunç tempoya dayanabilmek için gün içinde 1 saatlik öğlen tatillerinde derhal spora koşuyorlar. Oraya kadar gitmişken paranın sembolü müthiş boğa heykelini görmeden ve fotograf çektirmeden ayrılmayın derim.   New York çok büyük ve gezilecek çok yer var ama zamanım yok diyorsanız en azından bu şehre tepeden bakmak için yine Manhattan Midtown bölgesinde bulunan Empire State Binasına çıkın derim. Dünyanın en iyi mimarisine gökdelen olarak Kabul edilen bu binada ziyaretçilerin 86. Kata kadar çıkıp New York’u tepeden görmelerine olanak sağlanıyor. Ancak bulutlu havalarda maalesef bu bölüm kapatılıyor bilginize..   New York için görülmesi gereken yerler elbette bu kadar değil bu şehre gelmişken Metropolitan Museum of Art ( Moma) kesinlikle görülmesi gereken bir müze ayrıca New Jersey de olmasına rağmen New York un giriş kapısı sayılan muhteşem Ellis Island ( Ellis Adası) ve Amerika ya ilk göç edenlerin yaşadıklarını anlatan muhteşem bir yer. Çince konuşulan ve muhteşem Çin mutfağının örneklerini bulabileceğiniz China Town , benim bir türlü çıkmak istemediğim harika italyan lezzetlerini bulabileceğiniz Little Italy, Gizemli Tribeca ( Robert De Niro nun organize ettiği film festivali ile ünlense bile bence restaurantları ve sokakkları ile görülmeye değer) , İkiz Kulelerin bulunduğu O noktası, dünyaca ünlü sanatçı, film yıldızı ve pop starların yaşadığı Greenwich Village, ve gitmişken kesinlikle bir şov izlemenizi tavsiye edeceğim Broadway, New York Yankee’lerinin ve Yankee Stadyumu’nun bulunduğu şehrin en kuzeyinde bulunan Bronxy..   Konaklamak için ise dünyadaki pek çok zincirin otelini elbette New York’ta bulmanız mümkün ancak özellikle ilk kez bu şehre gidecekler için Manhattan Midtown’a yakın bir otelde konaklamaları.. Böylece şehri kolayca gezebilirsiniz..   İşte böyle bir şehir New York özgürlükler dahil hiçbirşeyin sınırı yok gibi .. Buradaki hareketliliği yenilenmeyi ve özgürlüğü özleyecek ve tekrar tekrar gelmek ,şarkıda söylendiği gibi New York a geldiğiniz andan itibaren de bu şehrin bir parçası olmak isteyeceksiniz.*

YORUMUNUZ